EFES tatbikatlarına ilk kez hangi yıl gitmiştim; hatırlamıyorum.
2002 yılında yapılması planlanan tatbikat, “Uluslararası ortamdaki gelişmeler göz önünde bulundurularak” iptal edilmişti ancak 2009 ve 2010 yıllarındaki EFES tatbikatlarını çok iyi hatırlıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) 2010 yılına gelene kadar terörle mücadele konusunda müthiş bir tecrübe biriktirmiş ve bu tecrübeyi 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirilen tatbikatlara yansıtmıştı.
TSK’nın Cumhuriyet dönemindeki “topyekûn bir savaş tecrübesi” ise Kıbrıs Barış Harekâtı (KBH) ile sınırlıydı.
Hem KBH’den alınan dersler hem de dünyadaki gelişmeler ışığında, sınırlı teknolojiyle topyekûn savaş senaryoları bu tatbikatlarda oynandı.
30 Mayıs’ta sona eren EFES 2024 Birleşik, Müşterek Fiilî Atışlı Arazi Tatbikatı’nın seçkin gözlemci günlerinde yine İzmir Seferihisar’daki Doğanbey Atış ve Tatbikat Sahası’ndaydık.
* Birleşik Harekât: Farklı ülkelerin silahlı kuvvetlerinin bir harekâtta, uygun komuta bağlantısı altında kullanıldığı harekât.
* Müşterek Harekât: Farklı kuvvetlerin bir komutanlık emrinde kullanıldığı harekât.
EFES tatbikatlarında Seçkin Gözlemci Günü, “Gece Safhası” ve “Gündüz Safhası” olmak üzere iki ayrı günde icra edilir; bu yıl da böyle yapıldı.
Yanlış hatırlamıyorsam EFES tatbikatları ilk kez 2016 yılında uluslararası nitelik kazandı ve dost/müttefik ülkelerin katılımına açıldı.
Bu yılki tatbikatta 44 ülkeden birlik ve unsurlar görev yaptı.
Tatbikat senaryosunda, “Hiçbir ülkenin hedef alınmadığı” özellikle vurgulandı ki zaten yıllardır hep benzer senaryo oynanır.
Sadece gerçek çatışma ortamında edinilen tecrübeler ve gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkan yeni silah ve sistemler ışığında senaryo da güncellenir.
Mesela, geçen yılın başlarında envantere giren FNSS üretimi Zırhlı Amfibi Hücum Araçları (ZAHA) çıkarma harekâtını bambaşka bir boyuta taşıdı.
Hem karada hem denizde gidebilen bu müthiş araçlar, Türk Deniz Kuvvetlerine ve müşterek/birleşik harekâtta TSK’ya büyük güç ve avantaj sağlıyor.
ZAHA ve diğer kara/deniz/hava araçlarıyla birlikte, tam teçhizatlı bir tugayı uzak mesafelere taşıyan (Güç aktarımı sağlayan) Çok Maksatlı Amfibi Gemi TCG Anadolu’yu, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterine yeni giren TCG İstanbul Fırkateyni’ni özellikle vurgulamak gerekir.
Bu tatbikatta ilk kez görev yapan Yeni Nesil Fırtına-2 ve Boran obüsleri de TSK’nın yurt içi ve özellikle sınır ötesinde gerçekleştirdiği harekâtlardan edindiği tecrübe kapsamında üretildiklerini, sahadaki etkinlikleriyle gösterdi.
Çok uzak mesafelerden yapılan atışlarda hedeflere hassas isabet kaydedildi.
Yine Türk savunma sanayisinin en kritik ürünlerinden ATAK helikopterler de aynı şekilde donanımında barındırdığı saha tecrübesiyle, yıllardır önemli bir güç çarpanı olarak görev yapıyor.
20’nin üzerinde silah ve sistem, atışlı bir tatbikatta ve farklı konseptte ilk kez kullanıldı.
EFES Tatbikatlarında İlk Kez Kullanılan Silah ve Sistemler
– Yeni Nesil Fırtına-2 ve Boran Obüsü,
– PARS OMTAS Kuleli Tekerlekli Araç,
– Araca Monteli Mayın Tespit Sistemi,
– KARGU Hedefe Yönlendirilebilen Mühimmat Sistemi,
– BAHA İnsansız Hava Aracı,
– TOGAN Otonom Döner Kanatlı Gözcü İHA Sistemi,
– Füzyon Silah Gece Görüş Dürbünü,
– MİLKAR Taarruz Sistemleri,
– C-70 Termal Silah Nişangâhı
– E- 60 Termal Silah Dürbünü
– A-960 Gündüz Görüş Dürbünü
– A-600 Gece Görüş Dürbünleri,
– Silah Tespit Radarı,
– SERHAT ve ACAR Radar Sistemleri,
– İHTAR İHASAVAR Sistemi,
– Şişirilebilir Sahte Tank ve Sistemler.
– Helikopterden Havadan Tahliye Platformu,
– MİKON Mikro Kamikaze Dron,
– BOYGA Havan Mühimmatı Taşıyan Döner Kanatlı İHA,
– MX-908 Patlayıcı Madde Tespit Cihazı,
– URGAN İp Kamera Sistemi,
– CADEX Keskin Nişancı Tüfeği
– NIGHT FORCE ATACR Silah Üstü Optik Dürbün
Şunu net olarak gördük ki “Teröristle Mücadele Harekâtı”, “Fırat Kalkanı”, “Zeytin Dalı”, “Barış Pınarı”, “Bahar Kalkanı” harekâtları ile “Pençe” serisi operasyonlardan elde edilen tecrübeler EFES 2024’te muharebe sahasına tam olarak yansıdı.
Bu tecrübe, tatbikata katılan dost ve müttefik ülke ordu unsurları için de “bulunmaz bir eğitim ortamı” oluşturdu.
Tatbikatlar genelde ülkelerin, ordularını gerçek bir harekâta hazırlamak, personelini eğitmek için yaptıkları veya katıldıkları eğitimlerdir ancak Türk Silahlı Kuvvetleri öylesine büyük bir saha tecrübesine sahip ki ister istemez katılan ülkelerin pek çoğu için bu tatbikatın “Eğiticisi, Öğreticisi” rolünü üstlendi.
Özellikle “Hibrit Harekât” ortamının esas alınması, Meskûn Mahal Muharebeleri, Özel Kuvvetler ile gece denizden ve havadan sızma, baskın ve kritik personelin kurtarılması hususlarında geçen yıllarda icra edilen tatbikatlardan farklılıklar dikkatlerden kaçmadı.
Tatbikatın Gece Safhası’nı izledikten sonra “Dünyada, bu etkinlikle gece harekâtı icra edebilecek kaç ordu vardır acaba?” diye sormadan edemedim kendi kendime…
Yazıya başlarken, “EFES tatbikatlarına ilk kez hangi yıl gitmiştim; hatırlamıyorum” dedim ama gittiğim tatbikatlardaki faaliyetleri elbette hatırlıyorum.
Mesela Türk Silahlı Kuvvetlerinin güdümlü hava-yer mühimmatı atma yeteneğine sahip olmadığı dönemlerde F-4 savaş uçaklarımız hedefler üzerine dalışa geçer ve klasik mühimmatını serbest düşüşle hedefe bırakırdı.
Bu şekilde taarruz yöntemi, hem uçakların düşman unsurlar tarafından vurulmasına hem de yerde patlayan mühimmatın blast etkisiyle, bombayı bırakan uçağın da zarar görmesine, kırıma uğramasına yol açabiliyordu.
Üstelik hedeflerin tam isabetle vurulması da her zaman mümkün olmuyordu.
Belli bir tarihten itibaren şunu çok net gördük ki sadece savaş uçakları açısından değil; diğer deniz ve kara unsurları bazında da Türk Silahlı Kuvvetleri, inanılmaz bir hassasiyetle ve çok uzak mesafelerden vuruyor ve her tatbikatta bir öncekine göre bu vuruş hassasiyeti dikkati çeken biçimde artıyor.
Önemli bir husus da Türkiye’nin sahip olduğu müthiş elektronik harp yeteneği…
Bu önemli yeteneklerin kazanılmasında başrol oyuncularından biri, Türk savunma sanayi firmaları.
Tatbikat sahasının girişinde oluşturulan “Savunma Sanayii Sergisi” hem tatbikatta kullanılan silahlara dokunabilme fırsatı sağladı hem de yakın gelecekte Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine girecek silah ve diğer savunma sistemleri konusunda önemli ipuçları verdi.
Bu silah sergisinin bir başka önemi, Türk savunma sanayisinin ne kadar geniş bir yelpazede ve dünyada bilinen hatta bazıları belki de bilinmeyen en gelişmiş sistemleri kendi imkânlarıyla üretebildiğini göstermesi.
Üstelik, bu silah ve sistemlerin tamamına yakını, teknolojisinde ve üretiminde saha tecrübesi barındırıyor .
Tatbikata katılan dost ve müttefik ülkelerin askerleri, sergide yakından gördükleri ürünlerin çoğunu sahada da yakından izledi; etkisini gözlemledi.
Bu ülkelerin asker ve sivil yöneticileri ile diplomatları, pek çok askeri ihtiyaçlarını en ekonomik şekilde Türkiye’den karşılayabileceklerini de görmüş oldu.
Bu ve benzeri tatbikatlarda Türk Silahlı Kuvvetleri, yine başlarken belirttiğimiz gibi “Düşmana Korku; Dosta Paha Biçilemez “Savaşma Yeteneği ve Tecrübe Aktarımı” sağlıyor.
Tatbikatın önemli oyuncularından Azerbaycan ile Türkiye her zaman ifade edildiği gibi “Tek Millet, İki Devlet” olma özelliğini taşıyor.
Gidişat, “Tek Millet, İki Devlet, Tek Ordu”ya doğru.
Tatbikata katılan ülkelerin önemli bir bölümü ise Türkiye’den; hem Türkiye’deki farklı kurumlarda hem ülkelerinde hem de bu tür tatbikatlarda dünyanın en iyi askeri/stratejik eğitimini alıyor.
Çoğu “Mazlum, Ezilen, Sömürülen” bu ülkeler, Türkiye sayesinde yavaş yavaş askeri alanda güçlü, dişli ülkeler hâline dönüşüyor.
Güçlenen orduları ile “Sömürgecileri” de başlarından attıklarında, ekonomik olarak çok daha bağımsız, çok daha müreffeh ülkeler hâline gelecekler.
Yakın zamana kadar, “Türk Birliği” hedeflenirken, bu birliğin Türkiye öncülüğünde, Türk kökenli olmayan ülkelerin de katılımıyla farklı bir siyasi, askeri ve ekonomik birliğe doğru gittiğini görebilmek zor olmasa gerek!