Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı başlatılan asimetrik savaş, ilk başta Ermeni tetikçilerden oluşan ASALA terör örgütünün yurt dışında Türk diplomatlara ve Türk vatandaşlarına yönelik suikastları şeklinde kendini gösterirken, ASALA 7 Ağustos 1982’de Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki kanlı eylemiyle asimetrik savaşı Türkiye sınırları içine taşıdı.
Türkiye’nin birtakım girişimleri sonucu ASALA terör örgütünün tetikçileri etkisiz hâle getirildi; ASALA gündemden düştü.
Aslında ASALA’nın alternatifi çok daha önceden hazır edilmiş; 27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde PKK adıyla bir örgüt kurulmuştu.
ASALA gündemden düştükten sadece birkaç yıl sonra, 15 Ağustos 1984’te PKK, Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde yaptığı kanlı terör saldırılarıyla Türkiye’nin gündemine girdi.
Türk Ordusu Mete Han’dan Cumhuriyet’e gelinceye kadar hem konvansiyonel hem de asimetrik savaş konusunda çok önemli bir tecrübe biriktirmişti.
Bu tecrübe her zaman kayıt altına alınmamış veya kayıtlar dönem dönem zarar görmüş olsa bile DNA’larla bugüne taşınmasını engelleyebilecek bir yöntem henüz geliştirilmemişti (Belki yakın geçmişte geliştirilmiş olabilir.)
Kurtuluş Savaşı sırasında da Başkomutan Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusuna bağlı gayri nizami harp unsurları oldukça başarılı bir mücadele verdi; savaşın kazanılmasına önemli katkı sağladı.
Cumhuriyet tarihinde ise Kıbrıs’ta EOKA terörüne karşı Türk Mukavemet Teşkilatının (TMT) yürüttüğü mücadele kritikti.
TMT’nin 1958 yılında kurulduğu göz önüne alındığında Türkiye’nin yaklaşık 65 yıldır kendisine, insanına yönelik asimetrik savaşlara karşı kesintisiz mücadele verdiğini söylemek mümkün.
Binlerce yıldır aktarılan DNA’lar; kayıtlarda, hafızalarda henüz çok taze diyebileceğimiz 65 yıllık asimetrik savaş tecrübesi son yıllarda inanılması güç bir hızla gelişen Türk savunma sanayisi ile harmanlandı.
Ve ortaya, son yılların moda terimiyle ifade edecek olursak “Combat Proven” yani saha tecrübesi içeren ve bu tecrübe ışığında sürekli geliştirilip doğrulanan savunma ürünleri çıkmaya başladı ki biz bu ifadeyi rahatlıkla “DNA’sı Köklü Combat Proven” şekline dönüştürebiliriz.
Hâlihazırda Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde yer alan pek çok ülke terörle, teröristlerle boğuşuyor; canı yanıyor.
Pek çok ülke ise risk altında ve gergin bir bekleyiş içinde.
İşte böyle bir ortamda Türkiye’nin özellikle terörle mücadele kapsamında kullanılabilecek “DNA’sı Köklü Combat Proven” savunma ürünleri büyük önem kazanıyor ve büyük dikkat çekiyor.
Son dönemde Türk savunma sanayi firmalarının ihracatı da bu durumu doğrular nitelikte.
Türkiye ve Türk savunma sanayi firmaları artık dünyanın farklı bölgelerinde düzenlenen savunma sanayii fuarlarının çok dikkat çeken katılımcıları arasında.
Türk savunma sanayisinin bu gelişimdeki başrol oyuncularından olan Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) yeteneklerini çok iyi bildiği Türk savunma sanayi firmalarının bu fuarlarda yer alması için öncülük yapıyor ve Türkiye seçkin firmalarıyla bu fuarlara Milli Katılım gerçekleştiriyor.
21 Eylül’de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Pretorya’da başlayan AAD 2022 (The Africa Aerospace and Defence/Afrika Havacılık-Uzay ve Savunma) Fuarı hem Türkiye hem de Afrika Kıtası için büyük önem taşıyor.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, milli katılım yapılan fuarlara mutlaka gidiyor ve kritik isimlerle kritik görüşmeler yapıyor.
Prof. Dr. Demir AAD 2022 Fuarı kapsamında Güney Afrika Savunma Bakanı Thandi Modise ve Genelkurmay Başkanı General Rudzani Maphwanya ile bire bir görüşmeler gerçekleştirdi.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden yaptığı sosyal medya paylaşımında, “Afrika’da önemli savunma sanayii adımları atmayı hedefliyoruz.” dedi.
Yıllar önce Türkiye taarruz, taktik-keşif helikopteri ihalesine çıktığında önemli tekliflerden biri de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Denel firmasından gelmişti.
Türkiye savunma sanayiinde bugün ulaştığı aşamada artık kendi ürettiği veya üretimine hazırlandığı helikopterlerini, farklı tipte uçaklarını, askeri deniz platformlarını, taktik tekerlekli zırhlı araçlarını, insansız hava/kara ve deniz araçlarını, hafif ve ağır silahlarını, mühimmatlarını ve diğer savunma sanayi ürünlerini pazarlıyor.
Afrika Kıtası, pek çoğu “Mazlum” olarak nitelendirilebilecek ülkelerden oluşuyor.
Farklı emperyalist hesapların çemberinde/tehdidinde olan bu ülkeler için en büyük şans Türkiye çünkü Türkiye o ülkeleri sömürmeyi, köleleştirmeyi değil; onlarla iş birliği yapmayı ve onlarla birlikte büyümeyi, gelişmeyi, zenginleşmeyi, daha da güçlenmeyi hedefliyor.