Terör örgütü PKK, bir bildiriyle kendisini feshettiğini duyurdu.
Bildiride yer alan bir dolu husus, son derece rahatsız edici olsa da TSK’nın operasyonlarıyla geçmişte de defalarca bitirildiği gibi “bir kez daha bitirilen” bu örgütün “kendisini feshettiğini” belirttiği bölüm dışındaki ifadelerini ciddiye almıyoruz, önemsemiyoruz zira bu sefer Devlete güveniyoruz.
“Bu sefer” diyoruz çünkü geçmişte yaşanan benzeri olaylar sırasında, “Böyle bir şey nasıl yapılır?” diye saçımızı başımızı yolmamıza sebep olan birtakım uygulamalar, ister istemez o dönemde Devlete olan güvenimizi biraz sarsmıştı.
Artık o uygulamaların müsebbibi olduğunu düşündüğümüz unsurların, devlet sisteminden büyük ölçüde temizlendiğine inanıyoruz.
Bu sabah Millî Savunma Bakanlığından bir açıklama geldi; açıklama şöyle:
“Terörle mücadelede devletinin ve milletinin yanında yer alarak Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve güvenlik güçlerimiz ile birlikte omuz omuza büyük bir cesaretle görev yapan ve gözünü kırpmadan şehit ve gazi olan Güvenlik Korucularımız, terörle mücadelenin gerçek kahramanlarındandır. Devlet-millet bütünleşmesinin güzel bir örneği olarak daima devletinin yanında yer alan Güvenlik Korucularımızı hedef alan açıklamalar, milletimizin engin feraseti ile birlik ve dayanışma ruhu karşısında beyhude bir çaba olmaktan öteye geçemeyecektir.”
Peki, kurulduğu andan itibaren belirli bir çevrenin sürekli hedefe oturttuğu “Koruculuk Sistemi”nin önemi nedir?
Bu belirli çevre, neden sürekli olarak bu sistemi hedef alır?
Aslında bu sorunun cevabı çok basit…
Koruculuk Sistemi, 40 yıldır ülkeyi kan gölüne çeviren PKK terörünün, bir Türk-Kürt çatışması olmadığının en somut kanıtı olarak değerlendirilebilir.
Bu sistemin bazı çevreleri en çok rahatsız ettiği kısmı da budur aslında.
Geçmişte sarp arazi yapısı ve çeşitli imkânsızlıklar nedeniyle güvenlik güçlerinin hemen ulaşamadığı yüzlerce köy ve mezrada terör örgütü PKK’nın yaptığı katliamlar unutulmadı.
Unutanlar için ise başta Millî Savunma Bakanlığı bağlısı birimler ile TRT’nin arşivlerinde yer alan görüntüler kanıt olarak durmaktadır ve gerektiğinde tekrar kamuoyunun bilgisine sunulur.
İşte bu köy ve mezralardaki vatandaşların, en azından güvenlik güçleri gelene kadar teröristlere karşı koyabilmeleri ve katliamdan kurtulabilmeleri için Koruculuk Sistemi getirildi.
Tabii burada önemli bir hususun daha altını çizmekte fayda var: Devlet, koruculara silah ve mühimmat teslim ederken, bölge insanına ne kadar çok güvendiğini de göstermiş oldu bir anlamda.
Bizler de mesleğe bölgede, terörün en yoğun olduğu dönemde başlamış basın mensupları olarak defalarca operasyonlara gittik, defalarca korucularımızla bir araya geldik; onların mert, korkusuz, kahraman yüzleriyle tanıştık.
Elbette toplumun her kesiminde, her kurumunda görülebileceği üzere, bu sistemde de hata yapanlar, kötü niyetli kişiler olabilir.
Bu tür kişiler tespit edildiğinde kanunlar çerçevesinde gereken yapılır; yapılıyor da zaten.
Biz böyle düşünüyoruz…