Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığınca Ankara’da düzenlenen NATO Çoklu Ortam Harekâtı Konferansı’nın açılışında konuştu.
Prof. Dr. Görgün, hızla değişen teknolojik gelişmelerin ve küresel tehditlerin damga vurduğu bir çağda bu platformun kendilerine içgörüleri paylaşma, vizyonları uyumlandırma ve kolektif güvenlik adına yeni yollar inşa etme konusunda çok kıymetli bir fırsat sunduğunu söyledi.
“Bu önemli konuyu her yıl gündeme taşıyan Müttefik Dönüşüm Komutanlığına (ACT) teşekkürlerimi sunuyorum.” diyen Görgün, şunları ifade etti:
“ACT, NATO’nun gelecekteki tehditlere hazırlıklı olmasını sağlama gibi ağır bir sorumluluğu üstlenmiştir. Bu nedenle ACT’ye büyük önem atfediyoruz. MDO Konferansına ek olarak, bu yıl ACT’nin Innovation Continuum 2025 etkinliğine de ev sahipliği yapıyoruz. Şubat ayında İstanbul’da SPARK etkinliğini başarıyla gerçekleştirdik. Ayrıca, iki hafta önce 10 şirketimiz, Savunma Sanayii Başkanlığı liderliğinde Kanada’daki IGNITE etkinliğine katıldı. Eylül ayında Portekiz’de düzenlenecek GLOW etkinliğinde bu projelerin deneme uygulamaları yapılacak. Son olarak, İstanbul’da düzenlenecek SHINE etkinliğinde, tüm bu projeler senaryolar ve gösterimler eşliğinde üst düzey NATO yetkililerine sunulacak. Bu vesileyle sizleri SHINE etkinliğine davet etmek isterim.”
Prof. Dr. Haluk Görgün, NATO ile ilgili yürüttükleri çalışmalar kapsamında, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile oldukça verimli temaslar yaptıklarını belirterek, Genel Sekreterin geçen yıl 25 Kasım’da Türkiye’yi ziyareti sırasında TUSAŞ’ta incelemelerde bulunduğunu, Türk savunma sanayiinin mevcut kabiliyetleri ve geleceğe yönelik vizyonu hakkında kapsamlı bir şekilde bilgilendirildiğini hatırlattı.
Sonrasında, 16 Ocak’ta Brüksel’deki NATO Karargâhı’nda Genel Sekreter Rutte’yi ziyaret ettiklerini kaydeden Görgün, görüşmeler sırasında Türk savunma sanayiinin NATO’nun operasyonel ihtiyaçlarına katkılarını, müttefik ülkelerle olan stratejik iş birliğini ve gelecekte hayata geçirilebilecek ortak projeleri ele aldıklarını söyledi.
Prof. Dr. Haluk Görgün, şöyle devam etti:
“Çoklu Alan Operasyonları konsepti, bizleri geleneksel sınırların ötesine geçmeye zorluyor. Artık izole edilmiş alanlarda faaliyet göstermek yeterli değil. Hava, kara, deniz, su altı, siber ve uzay; artık hepsi birbirine bağlı harekât alanlarıdır. Üstünlük, tek bir alanda baskın olmaktan değil, tüm alanların kusursuz entegrasyonundan geçmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri gibi güçlü bir orduya sahip olmanın özgüveniyle, NATO’ya en başından beri koşulsuz askeri destek sağlamaktan gurur duyuyoruz. Program yönetimi otoriteleri olarak askeri harekâtlar sizin uzmanlık alanınızdır ancak bu dinamik ortamda, Türkiye yalnızca stratejik uyumla değil, aynı zamanda özgün kabiliyet geliştirme ve teknolojik yeniliklerle de NATO’nun sadık bir müttefiki olarak katkı sağlamaktadır. Tüm bu çalışmalardaki süreçlerimizde ve teslim ettiğimiz sistemlerde dijital dönüşüme odaklanıyoruz. Savunma sanayii, Çoklu Alan Operasyonlarının geliştirilmesi ve uygulanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Ülkemizde bu teknolojik boyuttan sorumlu kurum Savunma Sanayii Başkanlığıdır (SSB). Çok alanlı yeteneklere odaklı bir yapı içinde faaliyetlerini sürdüren SSB, çözüm odaklı bir yaklaşımla ve operasyonel gerçekliklere hızla uyum sağlayabilen bir stratejiyle çalışmaktadır. Başarımızı, işe yarayan üzerine inşa etmek ve sahadaki ihtiyaçlara göre sürekli iyileştirmek olarak özetleyebilirim.”
Prof. Dr. Haluk Görgün, Savunma Sanayii Başkanlığı olarak hâlihazırda 1100’den fazla aktif tedarik ve Ar-Ge programı yürüttüklerini, program portföyü büyüklüğü ve çeşitliliği açısından, dünyadaki en büyük savunma sanayii program yönetim otoritesi olduklarının altını çizdi.
Bugün Türk savunma sanayiinin dünyanın 11’inci büyük ihracatçısı olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan teslimatlarla birlikte ürettikleri sistemlerin yaklaşık %75’inin NATO kuvvetlerince kullanıldığını belirten Görgün, şunları söyledi:
“Günümüzde yapay zekâ giderek karar destek mekanizmalarımıza entegre edilmektedir. Bulut tabanlı mimarilere geçişi ise birlikte çalışabilirlik ve gerçek zamanlı tepki kapasitesi açısından kilit bir unsur olarak görmekteyiz. Bu bağlamda, kamu kurumları, sanayi, akademi ve son kullanıcıları bir araya getiren, toplumun tüm kesimlerini içeren bir yaklaşımı benimsiyoruz. MDO’nun başarısı için, özellikle bu dinamik ortamda, sahada deneyimi olan askeri personel ile kamu kurumları ve özel sektör şirketlerinin yakın iş birliği içinde çalışması elzemdir. Sahadan gelen geri bildirimlerin hızla sanayiye aktarılması ve etkin çözümler üretilmesi gerekir. SSB, operasyonel ihtiyaçları en doğru ve zamanında karşılamak için hem saha hem de sanayi ile yakın temas içinde çalışmaktadır. Türk Savunma Sanayiinin Çoklu Alan Operasyonları bağlamında öne çıkan bazı güçlü yönlerini sizlerle paylaşmak isterim: Türkiye, gelişmiş insansız sistemlerin geliştirilmesi ve konuşlandırılmasında küresel bir lider haline gelmiştir. Bayraktar TB2, AKINCI, ANKA ve AKSUNGUR gibi İHA platformlarımız, çeşitli operasyon alanlarında gerçek zamanlı keşif-gözetleme, hassas vuruş ve savaş alanı direnci açısından etkinliklerini kanıtlamıştır. Bu platformlar, NATO komuta-kontrol yapılarıyla entegre edilebilecek şekilde tasarlanmıştır. “
“Ayrıca KIZILELMA ve ANKA-3’ün çok yakında hizmete gireceğini de belirtmek isterim. Geçtiğimiz hafta Denizkurdu Tatbikatı sırasında, dünyada ilk kez iki adet TB3 insansız savaş uçağı, bir deniz platformundan eşzamanlı olarak havalanarak hedefe koordineli salvo atışı gerçekleştirdi. Bu operasyon; yüksek düzeyde otonomi, hassas angajman ve ağ merkezli hedefleme yeteneğini ortaya koymuştur. Elektronik harp, çoklu alan üstünlüğünün temel taşıdır. Sanayimiz, radar karıştırma, sinyal istihbaratı ve spektrum hâkimiyeti gibi gelişmiş EH sistemleri geliştirmiştir. Bu sistemler, TSK tarafından aktif olarak kullanılmakta, hayatta kalabilirliği artırmakta, düşman faaliyetlerini bozmaktadır. Komuta-kontrol, iletişim, bilgisayarlar, istihbarat, gözetleme ve keşif (C4ISR) teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde; güvenli, gerçek zamanlı veri paylaşımı yapabilen yazılım tanımlı iletişim sistemleri ve muharebe yönetim platformları geliştirilmiştir. Uzay alanında, Türkiye GÖKTÜRK serisi gibi uydu haberleşme ve yer gözlem sistemleri ile önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu yetenekler, hem ulusal hem de müttefik operasyonlarını desteklemekte, bilgi üstünlüğü ve stratejik erişim sağlamaktadır. Kara alanında ise Türkiye, modern ve yetenekli kara kuvvetleri inşasına büyük yatırımlar yapmıştır. ALTAY ana muharebe tankı ve 4×4, 6×6, 8×8 taktik tekerlekli araçlarımız, modern savaş alanı için özel olarak tasarlanmıştır. ALTAY tankı; üstün ateş gücü, hareket kabiliyeti ve entegre komuta kontrol yazılımı ile gelişmiş hayatta kalabilirlik sağlamaktadır. Bir ALTAY tankı, savaş alanında mobil bir taktik komuta merkezi olarak görev yapabilir. HÜRKUŞ (temel eğitim uçağı), HÜRJET (ileri jet eğitim uçağı) ve KAAN (savaş uçağı) sınıflarının en modern örnekleridir. Bu uçaklar, kendi radar, aviyonik sistemleri ve akıllı mühimmatlarıyla donatılmaktadır. Donanma alanında ise sahil güvenlik botundan fırkateynlere kadar geniş bir ürün yelpazesiyle pek çok müttefikimize hizmet veriyoruz. Ayrıca insansız deniz araçlarında da liderlik vizyonumuz doğrultusunda önemli ilerlemeler kaydettik. Bunlara ek olarak, kısa ve orta menzilli hava savunma sistemleri, çok namlulu roketatarlar (ÇNRA), kendinden tahrikli obüsler gibi ileri topçu sistemleri; birleşik operasyonlar için uzun menzilli, yüksek hassasiyetli ateş desteği sağlamaktadır. Bu sistemler, diğer alan varlıklarıyla tam senkronize çalışacak şekilde entegre edilmiştir. İnsansız kara araçları (UGV), kara birliklerinin hayatta kalabilirliğini ve hareket kabiliyetini artırmak üzere tasarlanmıştır. UGV’ler, USV’ler ve İHA’larla birlikte, Türkiye otonomi ve sürü teknolojilerinde liderliğe ilerlemektedir.”
Prof. Dr. Haluk Görgün, tüm bu gelişmeleri farklı kılan unsurların yerli geliştirme vurgusu, güçlü Ar-Ge, kamu-özel sektör iş birliği ve KOBİ’lerden oluşan çevik bir ekosistem tarafından desteklenmesi olduğunu ifade etti.
Bu yeteneklerin yalnızca ulusal savunmaya değil, aynı zamanda NATO standartlarına uygun ve sürdürülebilir çözümler olarak müttefiklere de sunulduğunu vurgulayan Görgün, Türk savunma sanayiinin üretim kapasitesinin hızla arttığına dikkat çekerek, “Bu yetenekleri daha fazla müttefikimizle paylaşmak istiyoruz.” dedi.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı:
“2024 yılında Türkiye, savunma ve havacılık ihracatında 7 milyar ABD doları seviyesine ulaşarak önemli bir eşiği aşmıştır. Bu toplamın %55,4’ü NATO müttefikleri ve Ukrayna’ya gerçekleştirilmiştir. İlk 20 ülke arasında 10’unun NATO ülkesi ve Ukrayna olması, Türkiye’nin güvenilir ve stratejik bir ortak olduğunu açıkça göstermektedir. Çoklu alan operasyonlarının zorluklarıyla yüzleşirken, hiçbir ülkenin bu sorunları tek başına aşamayacağını unutmamalıyız. Birlikte çalışabilirlik, ortak yenilikçilik ve müttefikler arası güven; bir tercih değil, zorunluluktur. Bu anlayışla, zorlukları birlikte aşmanın aynı zamanda birbirimize kısıtlayıcı önlemler uygulamamak anlamına geldiğine inanıyoruz. Sadık bir üyeye yönelik yaptırımlar, ittifak ruhuyla bağdaşmaz. Uyum için yapıcı bir diyalog umuyoruz. Türkiye, NATO ile yalnızca politik uyumla değil, sahada kanıtlanmış teknolojilerle de iş birliğini derinleştirmeye hazırdır. Birlikte, sadece çoklu alanlara değil, geleceğe hazır bir kuvvet inşa edebiliriz. Konuşmamı sonlandırmadan önce, savunma sanayii vizyonumuzun temel ilkelerini paylaşmak isterim. Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin tüm yelpazesini, savunma sektöründe üretimin geleceği üzerindeki etkileriyle birlikte ele alıyoruz. Odaklandığımız alanlar; Dijital Dönüşüm, Birlikte Çalışabilirlik, Bulut Geçişi, Yapay Zekâ, Toplum Tabanlı Yaklaşım, Uyarlanabilirlik, Artımlı Gelişim ve Çözüm Odaklı Mühendisliktir. Bunlar sadece moda kavramlar değil; tüm projelerimizdeki operasyonel önceliklerimizdir. Son olarak, tüm tasarım ve üretim süreçlerimizi çevresel sürdürülebilirlik ve gelecek nesillere saygı anlayışıyla yeniden gözden geçirmeye başladık. Bu nedenle, 3.500 şirketimiz, binlerce farklı NATO standardındaki sistemimiz ve yaş ortalaması 34 olan Türk savunma sanayii ailesiyle NATO’ya hizmet vermeye hazırız. Bu stratejik ve zamanlaması isabetli konferansın düzenlenmesinde emeği geçen Müttefik Dönüşüm Komutanlığına, Türk Genelkurmay Başkanlığına ve mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim. Gelin, sadece savaşın geleceğini konuşmakla kalmayalım; onu birlikte şekillendirelim.”