Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Bakanlığın 2026 yılı bütçe teklifinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlık faaliyetlerini anlattığı bir sunum yaptı:

Bugün, ele aldığımız bütçe rakamları ve ilgili kalemleri ifade etmenin ötesinde ülkemizin ve asil milletimizin savunma ve güvenliği ile devletimizin bekasını koruma iradesinin somut bir yansımasıdır. Zira kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, yüzyıllardır olduğu gibi bugün de hak ve menfaatlerimiz ile kutsal vatan topraklarımızın korunmasının başlıca teminatıdır.
Değerli Komisyonumuza sunmuş olduğumuz bütçe teklifi de bu vazifelerin en güçlü şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Kural temelli uluslararası düzenin zayıfladığı, küresel ölçekte güç ve nüfuz mücadelelerinin arttığı, bölgemizin ise âdeta ateş çemberine döndüğü günümüzde Türkiye, ilkeli ve çok boyutlu diplomasisiyle yol almaktadır.
Bu süreçte bir yandan sınırlarımızın güvenliği ve milletimizin huzuru için askerî caydırıcılığımızı artırırken diğer yandan uluslararası meselelerin çözümü ile barışın tesisinde etkin ve yapıcı bir tutum sergiliyoruz.

Hudutlarımız, kahraman Mehmetçiğimizin büyük özverisinin yanı sıra sürekli geliştirilen teknoloji yoğunluklu sistemlerle dünya standartlarında korunmaktadır.
Sınırlarımızdaki tedbirler ortaya çıkan tehdit durumu ve gelişmelere göre çok yönlü emniyet ağıyla sürekli geliştirilmektedir. Aldığımız bu tedbirlerin etkinliği sayesinde geçen yıla oranla yasa dışı geçişlerde engellenen ve yakalanan şahıs sayılarında düşüş yaşanmıştır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hudutlarımızda ilgili kurumlarımızla koordine hâlinde etkin ve caydırıcı tedbirler almaya devam edeceğiz.

Özellikle yakın çevremizde cereyan eden jeopolitik gerginliklerin tüm bölgemizi tehdit ettiği bir süreçte birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve iç cephemizi tahkim etmek maksadıyla yeni bir dönemin kapısını aralamış bulunuyoruz.
40 yılı aşkın süredir ülkemizin huzurunu ve güvenliğini tehdit eden terör belasından kurtulmak, milletimizin önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak ve evlatlarımızın geleceğini teminat altına almak için “Terörsüz Türkiye” hedefine doğru kararlı bir yürüyüş içindeyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğinde ve Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı’nın güçlü desteği ile başlatılan bu tarihî süreç kardeşliğimizi pekiştirme, milletimizi güvenli ve müreffeh dolu yarınlara ulaştırma iradesinin en açık göstergesidir.
Şu hususu da özellikle belirtmek isterim ki bu süreçte atılacak tüm adımlar şehitlerimizin aziz hatırasına asla leke düşürmeyecek, gazilerimizin onuruna, asaletine ve verdikleri emeklere zarar vermeyecektir. Zira terörle mücadelede elde ettiğimiz başarılarda ve “Terörsüz Türkiye” hedefimize doğru ilerlememizde en büyük pay, başta aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz ile onların fedakâr ailelerine aittir.
Bu yüzden şehit ve gazilerimizin kıymetli hatırasına sahip çıkıyor, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız olmak üzere devletimizin tüm kurumlarıyla eş güdüm içinde şehit ve gazilerimizin emaneti değerli aileleri ile kahraman gazilerimizin yanında olmayı sürdürüyoruz.
Yegâne amacımız, şehit ve gazilerimizin mirasını korumak, onların emsalsiz gayretleriyle elde edilen huzur iklimini kalıcı kılmak, böylelikle çocuklarımızın barış ve refah ortamında büyüdüğü bir geleceği inşa etmektir.

Bu kapsamda terör örgütünün 26 Ekim’de yaptığı açıklama ile ülkemizden tamamen çekilme kararını önemli bir adım olarak görüyor, sürecin işlerliği ve hızlanması adına da memnuniyet verici buluyoruz.
Bununla birlikte sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve devam etmesi için PKK ve iltisaklı tüm gruplar fesih kararı kapsamında başta Suriye olmak üzere bulundukları tüm bölgelerde derhâl tüm terör faaliyetlerine son vermeli ve koşulsuz olarak silahlarını teslim etmelidirler.
Başta PKK/PYD/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına ve farklı adlar altında faaliyet yürütmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim.
Yakın zamanda taraflar arasında ABD’de yapılan görüşme ve koordinasyonlarda Suriye ve SDG arasındaki entegrasyon sürecinin de hızlı bir şekilde tamamlanmasını bekliyor, hâlihazırda sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyor ve her zamanki hassasiyetimizle tüm tedbirlerimizi de alıyoruz.
Bu çerçevede komşumuz Suriye ile de yakın bir diyalog hâlindeyiz. Terörle mücadele konusunda komşumuz Irak ve Bölgesel Yönetim ile de son dönemde tesis ettiğimiz iş birliğini yakın bir koordinasyon içerisinde sürdürüyoruz.
Sonuç olarak “Terörsüz Türkiye” hedeflerimize ulaşmaya yönelik gayretlerimiz sürerken terörle mücadelemiz ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir.

Mavi ve Gök Vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunması için de her türlü çabayı gösteriyor, Ege ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi millî çıkarlarımız doğrultusunda etkin bir şekilde ifa ediyoruz.
Öte yandan komşumuz Yunanistan ile aramızdaki sorunların çözümünü, mevcut olumlu diyalog ortamının geliştirilmesini böylece Ege Denizi’nin barış ve istikrar bölgesi olmasını da arzu ediyoruz.
Bununla birlikte Yunanistan tarafından bölgede tek taraflı yürütülmeye çalışılan her türlü projeye ve teşebbüse karşı da uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatik girişimlerde bulunuyor, mütekabiliyet kapsamında gerekli her türlü tedbiri kararlılıkla uyguluyoruz.
Ege’de ve Doğu Akdeniz’de ülkemizi yok sayan veya haklarımızı gasbetme niyeti taşıyan hiçbir projenin gerçekleşemeyeceğini her fırsatta vurgularken Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini de savunmaktayız.
Şu bir gerçek ki Ada’da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulüdür. Bunların yanı sıra Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin bölge içinden ve dışından ülkelerle askerî ve siyasi ilişkilerini geliştirme ve silahlanma hevesi, gerginliği artıracak ve istikrara zarar verecek mahiyette ilerlemektedir.
Dolayısıyla bu çabalara karşı proaktif savunma ve güvenlik politikamız doğrultusunda gerekli tedbirleri alırken her koşulda Kıbrıslı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatmak isterim.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ikili ilişkiler, NATO, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı görevleri kapsamındaki yoğun faaliyetlerini de sürdürmekte pek çok coğrafyada uluslararası güvenlik, barış ve istikrara önemli katkılar sunmaktadır.
Bu kapsamda en başta can gardaşımız Azerbaycan ile ikili ilişkilerimizi daha da derinleştiriyoruz. Nitekim, Azerbaycan’ın Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması kapsamında eğitim, yardım ve danışmanlık faaliyetlerimiz ile savunma sanayisi iş birliğinde büyük gelişmeler kaydettik, kaydediyoruz.
Diğer yandan barışın tesisi kapsamında Azerbaycan ve Ermenistan arasında Washington’da kayda geçirilen iradeden memnuniyet duyuyoruz. Uluslararası çatışma ve krizlerin giderek arttığı bir dönemde atılan bu adımın Kafkasya’daki kalıcı barış ve istikrar için çok kıymetli olduğunu değerlendiriyor, kapsamlı bir barış metninin de bir an önce imzalanmasını temenni ediyoruz.

Suriye’nin egemenliği ile birlik ve beraberliğine olan desteğimiz çerçevesinde, ülkenin yeniden inşası ve imarı ile Suriyelilerin geri dönüşlerinin sağlanması ve uluslararası arenadaki kısıtlılıkların kaldırılması gibi pek çok başlıkta desteklerimiz devam etmektedir.
Güvenlik alanında da yeni yönetim ile yakın bir koordinasyon ve güçlü bir uyum içerisindeyiz. Bu kapsamda evvela Askerî Ataşemizi, müteakiben de çalışmalarımızda etkinliğin ve koordinasyonun sağlanması maksadıyla Suriye Koordinasyon Birimi görevlilerimizi Şam’a gönderdik.
Suriye ile imzaladığımız Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası kapsamında başta terörle mücadele olmak üzere Suriye ordusunun savunma ve güvenlik kapasitesinin geliştirilmesi, modernizasyonu, teşkilatlanması ve personelinin eğitilmesine katkı da bulunuyoruz.
Öte yandan Suriye yönetiminin son dönemde uluslararası arenada yetkin, kararlı ve işbirlikçi yaklaşımıyla bölge ülkeleri ve bölgede etkin olan aktörlerle temaslarının artarak devam ettiğini memnuniyetle gözlemlerken özellikle ABD, Rusya ve İsrail ile olan temaslarını da yakından takip ediyoruz.

Akdeniz’den komşumuz olan ve güçlü bağlarımız bulunan Libya’nın da birliğine, huzuruna ve istikrarına katkı sunmak için son yıllarda üstlendiğimiz inisiyatif ve tesis ettiğimiz iş birliği sayesinde sahada büyük ölçüde sükûnet sağlanmıştır.
Hâlihazırda Libya ordusuna eğitim ve danışmanlık faaliyetleri kapsamında destek olurken askerî sahada ikili ilişkilerimizi de geliştiriyoruz.
Esasen Libya’da tüm taraflarla ilkeli bir politika çerçevesinde sürdürdüğümüz diyalog ve çabalarımız doğrultusunda toprak bütünlüğü ve ulusal birliğini sağlamış “Tek Libya” hedefimize yönelik ilerlemeler kaydedildiğini de memnuniyetle ifade etmek isterim.

Uluslararası güvenliğe sunduğumuz katkılar kapsamında dost ülke Somali’ye de toprak bütünlüğünü sağlama ve ulusal birliğini güçlendirme çabalarında çok yönlü destek veriyoruz.
Hâlihazırda Somali Silahlı Kuvvetlerinin teşkilat, eğitim öğretim, askerî teçhizat, altyapı ve lojistik sistemlerinin iyileştirilmesi ve danışmanlık faaliyetlerini ilgili kurumlarımızla koordineli olarak yürütmekteyiz.

Aynı şekilde Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığımız ise Katar ordusunun savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesini desteklemek, eğitim ve tatbikatlar gerçekleştirmek, terörizmle mücadele ile uluslararası barışı destekleme harekâtına katkı sağlamak amacıyla faaliyetlerini icra etmektedirler.
Katar ile olan askerî iş birliğimizi bölgedeki deniz ve hava unsur komutanlıklarımızın görevleri ile savunma sanayisi dâhil geniş bir yelpazede sürekli güçlendirdiğimizi de vurgulamak isterim.

Balkanlarda ise Avrupa Birliği tarafından Bosna Hersek’te üstlenilen EUFOR ALTHEA Harekâtı’na 2004’ten bu yana iştirak ederek dost ve kardeş ülke Bosna Hersek’in istikrarına katkı sağlamaktayız.
Kosova’da da 2023-2024 döneminde başarıyla yerine getirdiğimiz NATO Kosova Gücü (KFOR) Komutanlığı görevini 3 Ekim 2025 tarihinde bir kez daha devraldık.
Kahraman Mehmetçiğimizin pek çok ülkede üstlendiği bu görevlerin yanı sıra kardeş, dost ve müttefik 92 ülkeyle askerî çerçeve, eğitim iş birliği ve yardım anlaşmaları da imzalanmıştır.

İkili iş birliğimiz kapsamındaki icraatlarımızın dışında NATO’da da etkin bir şekilde yer alıyoruz. İttifakın güçlü ve saygın bir üyesi, aynı zamanda ikinci büyük ordusuna sahip ülke olarak askerî eğitim, tatbikat, harekât ve diğer sorumluluklarımızı örnek teşkil edecek şekilde, büyük bir başarıyla yerine getirmekteyiz.
Bu çok yönlü askerî faaliyetlerle birlikte ülkemizin tüm dünyada kabul gören etkin diplomasisi ve başat rolünün doğal bir sonucu olarak 2026 yılı NATO Zirvesi’nin Ankara’da düzenlenmesine karar verilmiştir.
Türkiye NATO’nun asgari yüzde 2 olan savunma harcamaları hedefine bağlı olarak 2024 yılında bu konudaki taahhüdünü yüzde 2,13 seviyesinde gerçekleştirmiştir. Ülkemiz ayrıca, NATO Askerî Bütçesine katkıda 8’inci sıradan 7’nci sıraya yükselmiştir. Sağlanan seviyenin kademeli bir şekilde artırılarak ittifakın planladığı hedef olan yüzde 5 oranına 2035 yılına kadar ulaşacağımızı değerlendiriyoruz.

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle daha da hassas bir durum arz eden Karadeniz’deki gelişmeleri yakından takip ediyor, ülkemizin hak ve menfaatleri doğrultusunda Montrö dâhil tüm tedbirleri kararlılıkla uyguluyoruz.
Bu çerçevede Karadeniz’deki savaştan kaynaklı mayın tehdidine çözüm üretmek ve seyir emniyetini idame etmek maksadıyla millî esaslı “Mayın Karşı Tedbirleri” Harekâtı’nı icra ediyoruz. Aynı şekilde geçen yıl Romanya ve Bulgaristan ile birlikte oluşturduğumuz Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu da çalışmalarına başarıyla devam etmektedir.
Karadeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerden biri olarak bölgede istikrar ve güvenliğin yeniden tesis edilmesi için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok yönlü girişimlerimizi de sürdürmekteyiz.

Türkiye, ilk andan itibaren İsrail’in Filistin halkına uyguladığı işgal, ilhak ve imha politikasının son bulması için uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet etmiştir. Nihayetinde geçtiğimiz ay, ülkemizin de yoğun çaba ve aktif katkısıyla İsrail ve Filistin arasında ateşkese varılmıştır.
Ülkemiz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ateşkese ulaşılmasındaki yoğun çabaları, kalıcı barış için Gazze Deklarasyonu’nda imzacı taraflardan biri olması ve garantör rolüyle uluslararası müzakere masalarının etkin bir üyesi olduğunu bir kez daha açıkça göstermiştir.
Özellikle belirtmeliyim ki Gazze’deki ateşkesin sürdürülmesi ve ilgili planın uygulanabilirliği sahada ve masada adil güvence mekanizmalarının etkinlik ve kararlılığı ile İsrail’in ateşkese eksiksiz riayet etmesine bağlıdır.
Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Gazze Barış Kurulunun kurulması ve Uluslararası İstikrar Gücünün görev yapmasına dair tasarının kabul edilmesini önemli buluyoruz.
Türkiye olarak tarihî misyonumuz çerçevesinde, ihtiyaç duyulabilecek her konuda üzerimize düşen sorumluluklara hazır olduğumuzu vurguluyoruz.

Şu ana kadar zikrettiğim üzere şanlı ordumuzun ulusal ve uluslararası alanda böylesine etkin ve başarılı olmasının temelinde şüphesiz ki yüksek donanıma sahip personelimizin fedakârlığı, kahramanlığı, gayretleri ve disiplini vardır.
Dolayısıyla, personel konusuna her aşamasıyla büyük önem veriyor, personelimize yönelik çok yönlü eğitim faaliyetleri ile yeni personel temini işlemlerimizi ilgili mevzuatlara uygun bir şekilde ve objektif kriterlerle gerçekleştiriyoruz.
Göz bebeğimiz Millî Savunma Üniversitemiz de eğitim öğretim görevlerini üstün bir azimle yerine getirmektedir.
Öte yandan görevde olan ve emekli personelimizin yaşamlarını daha iyi şartlarda sürdürebilmeleri için özlük haklarına dair çalışmalar, ülkemizin imkân ve şartları ile çağdaş uygulamalar dikkate alınarak yapılmakta, gerekli teklifler ilgili makamlara sürekli iletilmektedir.
FETÖ ile mücadelemiz de hukuk çerçevesinde ve ilgili kurumlarımızla yakın bir koordinasyon hâlinde elde edilen bilgi ve belgelere göre yürütülmektedir.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ iltisakı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizden toplam 24 bin 2 şahıs ihraç edilmiş, ayrıca 2 bin 225 şahsın da rütbesi geri alınmıştır.
Ayrıca Bakanlığımızda ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizde suç işleyen, maiyetine kötü davranan veya disiplinsizlik yapan hiç kimseye müsamaha gösterilmemekte, gerekli ceza işlemleri ivedilikle uygulanmaktadır.

Ülkemizin savunma sanayi sektörü yükselen bir güç durumundadır ve sahip olduğu ekosistemle dünya çapında büyük bir etki uyandırmaktadır. Bugün kendi İHA ve SİHA’sını, hava savunma sistemlerini, savaş gemisini ve denizaltılarını geliştirebilen sayılı ülkelerden biriyiz.
En son geçtiğimiz ay seri üretimine başlanan yerli ve millî, yeni nesil ana muharebe tankımız Altay’ın da ilk teslimi yapıldı. Ulaştığımız bu mümtaz seviyenin daha yükseklere çıkabilmesi ancak kaynaklarımızın ve potansiyelimizin doğru kullanılabilmesi ile mümkündür. Bunun için de çalışmalarımızı tüm paydaşlarımızla tam bir uyum içerisinde ve yoğun bir çabayla sürdürüyoruz.

Bu çerçevede savunma sanayisi ekosistemimizin önemli bir unsuru olan Bakanlığımız bünyesindeki Askerî Fabrikalarımız ve Tersanelerimizin de imkân ve kabiliyetlerini mütemadiyen geliştiriyoruz.
Son olarak millî uçak gemimizin üretilmesi için doğrudan Bakanlığımız ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ile Savunma Sanayii Başkanlığımızın sorumluluğunda faaliyetlere başlanmıştır.
Bu birimlerimizin yanı sıra savunma sanayinde kritik projeleri başarıyla yürüten alt inisiyatiflerimiz Makine Kimya Endüstrisi ve ASFAT’ımızın kapasite ve gelişimlerini daha da artırmak için büyük çaba gösteriyoruz.
Savunma sanayinde önemli gündem maddelerimizden biri de yerli ve millî savaş uçaklarımız KAAN’ımızdır, Hürjet’imizdir ve Kızılelma’mızdır. Kaan, Hürjet ve Kızılelma’yla ilgili olarak dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep gelmektedir.
Eurofighter tedariki kapsamında ise Birleşik Krallık ile geçtiğimiz ay 20 adet yeni uçak ile ekipman ve muhtelif mühimmatın tedarik edilmesine dair sözleşme imzalanmıştır. Ayrıca Katar ve Umman envanterinde bulunan Eurofighter uçaklarının temin çalışmaları devam etmektedir.
F-16 ve F-35 tedariki ile ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin barış garnizonlarında, depremden etkilenen bölgelerde, hudut hattında ve operasyon birliklerindeki bina, tesis, yol, içme suyu ve bunun gibi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik inşaat faaliyetlerimiz planlandığı şekilde sürdürülmektedir.
Öte yandan Bakanlığımız ülkemizde veya çeşitli coğrafyalarda meydana gelen afet ve acil durumlarda gelen talepler doğrultusunda arama, kurtarma, ulaştırma, barınma ve iaşe desteği de sağlamaktadır.
İcra ettiğimiz bütün faaliyetlerimizde çevrenin korunmasına çevre kirliliğinin önlenmesine ve enerji verimliliğine ayrıca dikkat etmekteyiz.

Önemli askerî faaliyet alanlarımızdan biri olan mayın konusunda ise sınırlarımız içerisinde bugüne kadar yaklaşık 50 milyon m² alanda insani maksatlı mayın temizliği icra edilmiş ve yaklaşık 227 bin adet mayının imhası gerçekleştirilmiştir.

Askerî faaliyetlerimizin ayrılmaz bir parçası olan coğrafi bilgi sistemleri ve haritacılık çalışmalarımızı da son teknolojik gelişmeler doğrultusunda sahadaki harekât kabiliyetimize ve üstünlüğümüze doğrudan katkı sağlayacak şekilde sürekli geliştiriyoruz.
Yapay zekâ ve siber alanlardaki baş döndürücü gelişmelere hızlıca adapte olmak maksadıyla bilgi ve iletişim teknolojilerimizi modernize ediyor; siber vatanımızı korumak, tehditleri caydırmak ve alanda üstünlük kurmak için siber gücümüzü sürekli artırıyoruz.
Askeralma işlemlerimiz ise 2019’da yürürlüğe giren Kanun ile verimli ve ordumuzun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yerine getirilmektedir.
Yurt içi ve sınır ötesinde gerçekleştirdiğimiz harekâtların sağlık hizmet desteği askerî sağlık personelimiz marifetiyle ve Sağlık Bakanlığı personelinden de destek alınarak başarılı şekilde icra edilmektedir.
Bakanlığımızın Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer savunma tedbirlerine yönelik ilgili ürünlerin yerli ve millî olarak geliştirilmesi ile bu alanda savunma uzmanı yetiştirilmesi çalışmalarımız da verimli bir şekilde sürdürülmektedir.

Konuşmamın son kısmında küresel güvenlik ortamındaki değişimleri, Avrupa’daki askerî yapılanmanın yaşadığı sorunları, devam eden yakın tehdit algısını buna mukabil Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mevcut imkân ve kabiliyetlerini, modernizasyon sürecini ve millî savunma sanayimizin sahaya yansıyan ürünlerini teknik ve stratejik çerçevede ifade etmek isterim.
Son üç yıl içerisinde Avrupa’da savunma harcamaları ciddi oranda artsa da bu artış gerçek muharebe kapasitesine aynı hızla yansımamıştır.
Bugün birçok Avrupa başkentinde açıkça ifade edilen soru şudur:
“Tehdit artık yakındır, ancak bu tehdide karşı koyabilecek gerçek bir ordu yapımız var mı?” Bu sorunun cevabı Avrupa’nın savunma mimarisinde başta personel yetersizliği ve donanımsal eksiklikler olmak üzere stratejik bir kırılma yaşandığını göstermektedir.
Gerçek şu ki personel eksikliği yalnızca bir sayı problemi değil, aynı zamanda disiplin, tecrübe, muharebe devamlılığı ve komuta-kontrol kültürünün aşınması anlamına da gelmektedir.
Avrupa’daki bu tabloya karşı Türkiye ise çevresindeki çatışma alanlarının sürekliliği ve çeşitliliği nedeniyle stratejik kültürünü saha tecrübesiyle besleyen nadir ülkelerden biridir.
Bugün kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz;
– Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının yüksek muhariplik seviyesi ve tecrübesi ile üstün harekât etkinliği sayesinde caydırıcılığını her koşulda kararlılıkla ortaya koyan bütünleşik bir güçtür.
Nitekim kahraman ordumuz;
– Her türlü arazi ve iklim şartında, meskûn mahal, özel harekât ve sınır ötesi gibi çok yönlü operasyonlarda yüksek harekât kapasitesine sahip tam teçhizatlı komando tugaylarıyla,
– NATO standartlarındaki ortak harekât, hızlı intikal ve lojistik destek kabiliyetleriyle,
– Personelinin eğitim sürekliliği, disiplin seviyesi ve profesyonel omurgasıyla,
– Avrupa ordularının aksine hazır olma seviyesini artıran bir güç durumundadır.
Bu tablo stratejik öngörü, doğru personel politikaları, yerli ve millî teknolojiyle desteklenen modernizasyon sayesinde mümkün olmuştur.
Özellikle dikkat çekmek isterim ki son yıllarda sahada etkisini kanıtlayan yerli-millî sistemlerimiz, şanlı ordumuzun gücünü çarpan etkisiyle artırmıştır.
Bu kapsamda;
– Komando tugaylarımızın teçhizatı, elektro-optik sistemler, modern nişangâhlar veri aktarım ağları ve yeni nesil hafif silahlarla yenilenmektedir.
– Yine kara unsurlarımızda yüksek zırh koruması, hareket kabiliyeti ve ateş gücü artırılmaktadır.
– Hava savunma mimarisinde ise kısa, orta ve uzun menzilli sistemleri kapsayan entegre bir hava savunma ağı güçlendirilmektedir.
– “Çok katmanlı hava savunma sistemimiz Çelik Kubbe” eş zamanlı tehditler karşısında kahraman ordumuza Gök Vatanımızı her irtifa ve menzilde kesintisiz koruma kabiliyeti sağlayarak ülkemize mutlak savunma üstünlüğü kazandıracak bir güvenlik şemsiyesi olacaktır.
– İnsansız hava, kara ve deniz sistemlerinin birlikte çalışabilirliğini sağlayacak ortak komuta-kontrol yazılımları da geliştirilmektedir.
– Aynı şekilde siber güvenlik elektronik harp ve uzay tabanlı iletişim kabiliyetlerimiz de genişletilmektedir.
Özellikle vurgulamak isterim ki terörle mücadele ağırlıklı yapıdan, yapay zekâ destekli harp sistemleriyle güçlendirilmiş, yüksek teknoloji merkezli bir yapıya geçerek Mehmetçiğin omuzlarındaki cephe yükünü azaltmayı hedefliyoruz.
Bu konseptle sadece bugünün muharebe sahasını değil, geleceğin belirsiz tehdit ortamını öngören, buna karşı anında karar üreten ve sürece yön veren stratejik bir üstünlük seviyesine ulaşmak için gayret gösteriyoruz.
İfade etmiş olduğum bu üstün nitelikleriyle Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Avrupa’nın yaşadığı çok yönlü sorunların aksine;
– Hazır gücünü koruyan,
– Modern ve millî savunma sanayii ürünleriyle, operasyonel kabiliyetini artıran,
– Tecrübeli personelini güçlü bir eğitim modeliyle destekleyen,
– Böylelikle etkinliğini ve caydırıcılığını en üst seviyede tutan bir ordu olarak öne çıkmaktadır.
Çok iyi biliyoruz ki güçlü ve hazırlıklı bir ordu, barışın sigortası olduğu gibi milletin de güvencesidir.
Türkiye sahip olduğu yüksek askerî kapasitesi ile ülkemizin güvenliğini sağlarken bölgesel istikrarın temel aktörlerinden biri olmayı da sürdürecektir.
KAYNAK: savunmasanayi.org / Millî Savunma Bakanlığı