HÜRJET, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii firmasının yüz akı ve bu firmanın stratejik önemini çok daha yukarılara taşıyan bir uçak.
Türkiye’nin, millî imkânlarla üretilen jet motorlu ilk eğitim ve hafif taarruz uçağı.

HÜRJET, henüz seri üretime geçmedi ancak daha seri üretime geçmeden, İspanya ile 30 uçaktan oluşan 2.6 milyar avro tutarında bir paketi içeren ihracat anlaşması imzalandı.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, İspanya’ya HÜRJET ihracatının kesinleştiğini duyurduğu açıklamasında, bu ihracatın, Türkiye’nin savunma sanayiinde güvenilen, tercih edilen ve yön veren bir ihracatçı ülke konumuna ulaştığının somut bir göstergesi olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Görgün, imzalanan anlaşmanın, HÜRJET’in ihracatını, ileri seviye muharip pilot eğitimini kapsayan entegre bir eğitim mimarisini, yer tabanlı simülasyon ve eğitim sistemlerini, bakım-idame altyapısını ve uzun vadeli operasyonel destek unsurlarını içeren yüksek katma değerli ve çok boyutlu bir savunma sanayii ihracat paketi olduğu bilgisini verdi.
İspanya, Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’ye karşı hiçbir zaman olumsuz bir tutum takınmayan aksine Türkiye ile ilişkilerine her zaman büyük önem veren bir ülke oldu.

Yazar Gül Işık’ın bir kitabına verdiği “İspanya, Bir Başka Avrupa” başlığı, gerçekten de İspanya’yı çok daha iyi tanıma, çok daha iyi anlama yolculuğuna kesilen bir bilet gibi adeta…
Seyrine, dinlemeye doyum olmayan flamenco dansı ve müziğiyle, boğa güreşleriyle, muhteşem tarihiyle diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha sıcak, çok daha renkli, çok daha zengin.

Bizim ise bu habere attığımız başlığın altını doldurmamız gerekiyor elbette…
Şunu husu da hemen belirteyim; bir süre önce bir tatbikat dönüşünde, tatbikata gözlemci olarak katılan İspanya’nın Ankara Büyükelçiliği Askerî Ataşesi Albay Enrique F. MUÑOZ GARCÍA ile uçakta tesadüfen yan yana oturduk.
Kendisine, Türk-İspanyol dostluğuna ilişkin bir haber hazırlamayı düşündüğümü ifade etmiştim.
Bu haberle, niyetimi gerçeğe dönüştürmüş oluyorum.
Öncelikle, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan ve CASA olarak da bilinen CN-235 nakliye uçaklarının İspanyol CASA ve Endonezyalı üretici IPTN tarafından ortaklaşa geliştirildiğini hatırlatmakla başlayalım.
Bu uçak ilk uçuşunu 11 Kasım 1983’te yaptı.

Türkiye’nin ilgili taraflarla imzaladığı anlaşma sonrasında Türkiye’nin alacağı uçaklar Türk Havacılık ve Uzay Sanayii tesislerinde üretildi ve bu tesislerde üretilen ilk CN-235 uçağı, Eylül 1992’de Türk Hava Kuvvetlerine teslim edildi.
Türkiye ile İspanya’yı bir araya getiren diğer bir proje ise A400M…

Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki A400M nakliye uçakları İspanya’da, AIRBUS tesislerinde, ağırlıklı olarak İspanyol mühendisler, teknik personel ve işçiler tarafından üretiliyor; uçuş testleri İspanyol pilotlar tarafından yapılıyor.
Yakın tarihe ilişkin bu bilgileri hatırlattıktan sonra Barbaros kardeşlerin dönemine gitmek; tam bu noktada da Türkiye-İspanya ilişkilerinde önemli bir köprü görevini başarıyla yerine getirmiş olan merhum Prof. Dr. Muzaffer Arıkan’ı anmak gerekiyor.

İspanya Kralı Juan Carlos I tarafından Şövalyelik Nişanı olan ve İspanya’nın önde gelen üç liyakat nişanından biri olan “Isabella Katolik Nişanı” ile iki kez onurlandırılan Prof. Dr. Muzaffer Arıkan, Türk-İspanyol ilişkileri konusunda son derece önemli bir isim.

Prof. Dr. Arıkan’ın Paulino Toledo ile birlikte yaptığı “Türk Deniz Tarihi ile İlgili Belgeler” başlığını taşıyan araştırmaları (1992 yılında Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergilerinde bölüm bölüm yayınlandı) Türk-İspanyol ilişkilerinin temellerine ulaşmada son derece önemli bir kaynak.

Araştırma, ağırlıklı olarak Barbaroslarla İspanyollar arasındaki ilişkileri aydınlatıyor ve Prof. Dr. Muzaffer Arıkan, İspanya arşivlerinde Türk deniz tarihi ile ilgili oldukça zengin bir malzeme olduğunun altını çiziyor.
Bizimse hazırladığımız bilimsel bir makale değil; haber…
O nedenle çok fazla ayrıntıya girmek istemiyoruz.
Aslında, bu dönemi “Kan davasından doğan büyük dostluk” olarak nitelendirmek pek yanlış olmaz.
Dönemin en güçlü iki imparatorluğu arasında arasında yapılan “Akdeniz’in egemenliği” amaçlı deniz savaşlarında hem her iki taraftan hem de müttefiklerinden çok büyük kayıplar oldu; çok kan döküldü.
Belirli stratejik ihtiyaçlar kapsamında Osmanlı İmparatorluğu ile İspanya İmparatorluğu arasında 1782 yılında imzalanan barış anlaşmasının 14 Kasım 1783’te yürürlüğe girmesi, Sultan 1’inci Abdülhamit ve İspanya Kralı 3’üncü Carlos’un birbirlerine gönderdikleri değerli hediyelerle daha da pekiştirilen dostluk süreci, o zamandan bu yana, 242 yıldır kesintisiz devam ediyor.
242 yıllık süreçte İspanya, Osmanlı Devleti’ne karşı girişilen “İttifak” projelerine katılmayı reddetti.
1853-1856 Kırım Savaşı sırasında tarafsızlığını ilan ederek, Rus gemilerini limanlarından çıkaran İspanya, bu savaşta maddi sıkıntıya düşen Osmanlı’nın müracaat ettiği ilk devletlerden biri oldu.
İspanya, 1’inci Dünya Savaşı sırasında da yine Osmanlı Devleti’ne karşı tarafsızlık politikasını sürdürdü.
Peki, Türk Millî Mücadelesi sırasında İspanya-Osmanlı ilişkileri ne durumdaydı?

Esin Tüylü Turan’ın Türk Tarih Kurumu yayınları arasında yer alan “İspanyol Basınında Türk Millî Mücadelesi, 1918-1923” başlıklı kitabı, bu konuda önemli fikir sahibi olmayı sağlayacak nitelikte.
Kitap kapsamında yapılan çalışmada Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan Lozan Barış Antlaşması’na kadar olan süreçte İspanyol basınında 34 gazete ve dergide yer alan haberlerden 5.813’ü tercüme edildi.
Araştırma, İspanyol basının Türk millî Mücadelesini yakından takip ettiğini gösteriyor.
Müttefiklerin, Mondros Mütarekesi’nde Osmanlı’ya karşı izlediği politikalar ile Türk karşıtı propagandalar üzerinde ağırlıkla duran İspanyol basını, özellikle İngiltere Hükûmeti’nin Yunan işgalleri sırasındaki ve Türk zaferinden sonraki politikalarını ciddi şekilde eleştiriyor.
İspanyol basını, Millî Mücadele sırasında ve zaferle sonuçlanmasının ardından Avrupa’da Türklere karşı önemli bir propaganda faaliyetinin başladığının farkında.
Bu hususta Avrupa ülkeleri basınında yer alan haberleri eleştiren İspanyol basını, bu haberlerin Türk-Yunan barışı öncesinde Avrupa kamuoyunu kandırma hareketi olarak değerlendiriyor.
Araştırma, önemli bir hususu da ortaya koyuyor:
(İspanyol Basınında Türk Millî Mücadelesi 1918-1923 Esin Tüylü Turan / Türk Tarih Kurumu yayını Sayfa: 578)
“İspanyol basını, Türk zaferini büyük ölçüde Mustafa Kemal Paşa’ya bağlamaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçişinin ardından kısa bir süre içerisinde millîyetçi hareketin güçlendiğine ilişkin haberler yapan İspanyol gazeteleri, Mustafa Kemal Paşa’nın, Müttefiklerin barış taleplerine karşı dik duracağından ve bilhassa Sevr Antlaşması’ndaki şartları kabul etmeyeceğinden emindi. Türkiye’de iki hükûmetin aynı anda görev yaptığı süreçte, İspanyol basını TBMM Hükûmeti’ni ve Mustafa Kemal Paşa’yı Türk Milletinin gerçek temsilcisi olarak nitelendirmekteydi. İspanyol gazeteleri, İzmir’in işgalinden sonraki süreçte Anadolu’daki direnişin galip geleceğine ilişkin yorumlar ve değerlendirmeler de yapmaktaydı…”
İspanyol gazetelerinde yer alan “Anadolu Direnişi’nin kazanacağına ilişkin” yorumların ne anlama geldiğini ve önemini, konun uzmanları çok iyi anlayacaktır.
İspanya, Türkiye’nin seri üretime hazırlandığı HÜRJET Jet Eğitim ve Hafif Taarruz Uçağını ilk satın alan ülke oldu.

İspanya Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Francisco Braco Carbo Türkiye’ye geldi ve HÜRJET’le bizzat uçarak uçağı daha yakından tanıdı.
Türkiye ile İspanya arasında 500 yıldan daha eski olan ve 242 yıldır barış içinde kesintisiz süren ilişkiler, şimdi de HÜRJET özelinde gücüne güç katacak.
KAYNAK: savunmasanayi.org / Özel Haber